AİHM Hamit Pişkin Kararı Işığında Anayasa Mahkemesi'nin Emekli İkramiyesi Kararlarının Eleştirel Bir Değerlendirmesi
Giriş
Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde
Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kamu görevinden çıkarılanların emekli
ikramiyesi hakları hem ulusal hem de uluslararası yargı mercileri nezdinde
önemli tartışmalara konu olmuştur. Anayasa Mahkemesi (AYM), İrfan Yazıcı ve
Fikret Aslan kararlarıyla bu konuda mülkiyet hakkı ve ayrımcılık yasağı ihlali
tespitleri yaparken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de Hamit
Pişkin/Türkiye kararında KHK ile görevden çıkarılmanın hukuki niteliğine
ilişkin kritik değerlendirmelerde bulunmuştur. Bu makale, AİHM’nin Hamit Pişkin
kararının ışığında, AYM'nin emekli ikramiyesi kararlarını eleştirel bir bakış
açısıyla değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Özellikle Sosyal Güvenlik Kurumu'nun
(SGK) KHK ile görevden çıkarılmayı "haklı fesih" olarak
yorumlamasının hukuki dayanağını sorgulayacak ve bu yorumun uluslararası insan
hakları hukuku karşısındaki durumunu irdeleyecektir.
I. Emekli İkramiyesi Hakkının
Yasal ve Hukuki Niteliği
Emekli ikramiyesi, kamu
görevlilerinin uzun yıllar süren hizmetlerinin karşılığı olarak ödenen ve
sosyal güvenlik sisteminin önemli bir parçası olan bir haktır. Bu hakkın yasal
dayanağı, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 89. maddesidir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU
Madde 89 – (Değişik: 17/1/2012-6270/1 md.) Hizmet
sürelerinin tamamı bu Kanun ve/veya 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4’üncü maddesi kapsamında
geçenlerden emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanan veyahut
toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere, her tam fiili hizmet
yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir.
Birinci fıkra kapsamına girmemekle birlikte, bu Kanun ve/veya 5510 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında hizmeti bulunanlardan mülga 2829
sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin
Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet
süreleri üzerinden emeklilik, yaşlılık ya da malullük aylığı bağlananlara ise;
bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerine tabi olarak
bu Kanuna tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda geçen çalışmalarının, 25/8/1971
tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilen kıdem
tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermiş olması şartıyla
emekli ikramiyesi ödenir.
https://www.mevzuat.gov.tr/File/GeneratePdf?mevzuatNo=5434&mevzuatTur=1&mevzuatTertip=3
Bu madde, hizmet sürelerinin
tamamı Emekli Sandığı kapsamında geçenler ile hizmet birleştirmesi yapanlar
arasında emekli ikramiyesi ödenmesi konusunda bir ayrım yapmaktadır. Özellikle
hizmet birleştirmesi yapanlar için, kamu görevinden ayrılışın 1475 sayılı İş
Kanunu'nun 14. maddesindeki kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun
olması koşulu getirilmiştir.
1475 sayılı İş Kanunu'nun 14.
maddesi ise kıdem tazminatına hak kazanma koşullarını düzenler. Bu maddeye
göre, işverenin 17. maddenin II numaralı bendinde (ahlak ve iyi niyet
kurallarına aykırılık) belirtilen sebepler dışındaki fesihleri veya işçinin haklı
fesih halleri kıdem tazminatını doğurur.
SGK, KHK ile görevden çıkarılan
kamu görevlilerinin emekli ikramiyesi taleplerini reddederken, bu görevden
çıkarılmaları 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesi kapsamında kıdem
tazminatına hak kazanamayan bir fesih türü olarak yorumlamıştır. Bu yorum, KHK
ile görevden çıkarılmanın, işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı
davranışları nedeniyle yapılan bir fesihle eşdeğer tutulduğu anlamına
gelmektedir.
II. Anayasa Mahkemesi'nin
Yaklaşımı: Mülkiyet Hakkı ve Ayrımcılık
AYM, KHK ile görevden
çıkarılanların emekli ikramiyesi haklarına ilişkin başvurularda, özellikle
İrfan Yazıcı (B. No: 2020/9559, 13/3/2025) ve Fikret Aslan (GK, B. No:
2019/41241, 25/2/2025) kararlarıyla önemli içtihatlar oluşturmuştur.
A. İrfan Yazıcı Kararı ve
Temel Tespitler
İrfan Yazıcı kararında AYM, OHAL
KHK'sı ile görevden çıkarılan ve hizmet birleştirmesi nedeniyle emekli
ikramiyesi alamayan bir başvurucunun durumunu incelemiştir. AYM'nin bu
karardaki temel tespitleri şunlardır:
Haksız Farklı Muamele: AYM,
hizmet birleştirmesi yapanlar ile Emekli Sandığı hizmeti tek başına yeterli
olup aynı şekilde KHK ile çıkarılanlar arasında emekli ikramiyesi bakımından
haksız bir farklı muamele olduğunu açıkça belirtmiştir. İkramiyenin sadece
hizmet birleştirenlerden esirgenmesi, aynı statüdeki kişiler arasında adaletsiz
bir durum yaratmaktadır.
Mülkiyet Hakkı ve Ayrımcılık
Yasağı İhlali: Mahkeme, bu farklı muamelenin Anayasa'nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile 10. maddesinde yer alan
ayrımcılık yasağını ihlal ettiğine karar vermiştir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Mülkiyet hakkı Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. https://www.mevzuat.gov.tr/File/GeneratePdf?mevzuatNo=270
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Kanun Önünde Eşitlik Madde 10 – Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler
eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı
yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve
yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı
sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet
organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine
uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
https://www.mevzuat.gov.tr/File/GeneratePdf?mevzuatNo=270
AYM, ihlalin kanundan kaynaklandığını belirterek,
durumun Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bildirilmesi gerektiğini de
vurgulamıştır.
B. Fikret Aslan Kararı ve Bağlayıcı İçtihat Niteliği
Fikret Aslan kararı, İrfan Yazıcı kararının temel
dayanağını oluşturmaktadır. AYM Genel Kurulu, bu kararında aynı statüdeki
kişilere farklı muamele edilmesini orantısız ve makul temelden yoksun
bulmuştur. Bu karar, emekli ikramiyesi alamayan tüm KHK'lılar için bağlayıcı
içtihat niteliğindedir ve AYM'nin bu konudaki tutumunu net bir şekilde ortaya
koymuştur.
III. Hükümetin KHK ile İşten Çıkarmalara İlişkin AİHM
sunduğu Resmi Görüşü
AİHM, Hamit Pişkin kararında, hükümet KHK ile işten
çıkarılmanın hukuki niteliğine ilişkin çok önemli bir savunmada bulunmuştur.
Pişkin/Türkiye davasında Hükümet, Hamit Pişkin'in
işten çıkarılmasının İş Kanunu'nun 18. maddesi kapsamında "geçerli bir
nedene" dayandığını ve bu durumun yargı kararlarından anlaşıldığını ileri
sürmüştür.” (Pişkin/Türkiye
Davası, paragraf 113, 116).
IV. AİHM'in Yaklaşımı: Hamit Pişkin/Türkiye Kararı
AİHM, sosyal güvenlik haklarını Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'ne Ek 1 No'lu Protokol'ün 1. maddesi (mülkiyet hakkı) kapsamında
değerlendirmektedir. Bu bağlamda, Hamit Pişkin/Türkiye kararı (B. No: 33399/18,
15.12.2020), KHK ile görevden çıkarılanların emekli ikramiyesi hakkı
tartışmasında merkezi bir rol oynamaktadır.
A. Hamit Pişkin/Türkiye Kararının Kritik Tespitleri
AİHM, Hamit Pişkin kararında, KHK ile işten
çıkarılmanın hukuki niteliğine ilişkin çok önemli tespitlerde bulunmuştur.
“122. Bununla birlikte, Mahkeme, başvurucunun iş
sözleşmesinin, geçerli bir sebeple feshi düzenleyen İş Kanunu hükümlerine göre
değil, 667 sayılı OHAL KHK’sının 4 (1) (g) bölümüne atıfta bulunan işvereninin
kararı ile feshedildiğini kaydeder. Açıktır ki, fesih, İş Kanunu’nun 17-21.
Maddelerinde belirtilen sıradan bir işten çıkarma prosedürü veya olağan bir
disiplin prosedürü altında gerçekleştirilmemiştir; ne de İş Kanunu’nun 25 II.
Maddesi anlamında “şüphe nedeniyle fesih” olmamıştır. İş Kanunu’nun 17-21. Maddelerinde
belirtildiği gibi geçerli bir sebeple fesih, belirli resmi gerekliliklere
tabidir: işten çıkarılma nedenini açık ve kesin bir şekilde belirten yazılı bir
fesih bildirimi düzenlenmeli ve ilgili çalışan belirtilen gerekçeye ilişkin
görüşlerini sunmalıdır (Madde 19 §§ 1 ve 2). Ayrıca, geçerli bir sebeple fesih
durumunda işverenin işçiye kıdem tazminatı ve hizmet süresi tazminatı vermesi
gerekmektedir. Gerçek şu ki, mevcut davada bu usule ilişkin gerekliliklere
uyulmamıştır.”
KHK ile İşten Çıkarmanın Niteliği: AİHM, KHK ile işten
çıkarmanın "İş Kanunu 25/II anlamında haklı fesih" olmadığını açıkça
belirtmiştir. Fesih, İş Kanunu'nun normal prosedürlerine uyulmadan ve disiplin
süreci işletilmeden yapılmıştır. Bu durum, KHK fesihlerinin "geçerli
fesih" niteliğinde bile olmadığını göstermektedir.
Kıdem Tazminatı Ödenmemesinin Hukuka Aykırılığı: AİHM, KHK ile işten
çıkarılan kişilere kıdem tazminatı ödenmemesinin hukuka aykırı olduğunu
vurgulamıştır. Bu tespit, SGK'nın "1475/14'e göre kıdem tazminatı
alamaz" şeklindeki yorumunun AİHM içtihadına ve Hükümetin Uluslararası
mahkemede savunduğu görüşlere tamamen aykırı olduğunu ortaya koymaktadır.
B. Sosyal Güvenlik Hakkının Mülkiyet Niteliği
AİHM, Fábián/Macaristan (B. No: 78117/13) kararında da
emeklilik aylığı ve benzeri sosyal güvenlik gelirlerinin mülkiyet hakkı
kapsamında olduğunu teyit etmiştir. Bu ilke, emekli ikramiyesinin de mülkiyet
hakkı korumasına girdiğini açıkça ortaya koymaktadır. AYM de E.2021/5,
K.2023/109 sayılı kararında aynı ilkeyi benimsemiştir.
V. Eleştirel Değerlendirme: AYM ve AİHM Kararları
Arasındaki Uyum ve Çelişkiler
AYM'nin İrfan Yazıcı ve Fikret Aslan kararları, KHK
ile görevden çıkarılan ve hizmet birleştirmesi yapan kamu görevlilerinin emekli
ikramiyesi alamamasının mülkiyet hakkı ve ayrımcılık yasağını ihlal ettiğini
tespit ederek önemli bir adım atmıştır. Ancak, bu kararların temelinde yatan
"ihlalin kanundan kaynaklandığı" tespiti ve SGK'nın "haklı
fesih" yorumuna ilişkin dolaylı eleştirisi, AİHM’nin Hamit Pişkin
kararındaki doğrudan ve keskin değerlendirmelerle karşılaştırıldığında bazı
eleştirel noktaları ortaya çıkarmaktadır.
A. SGK'nın "Haklı Fesih" Gerekçesinin Hukuki
Geçersizliği
SGK'nın KHK ile görevden çıkarılanların emekli
ikramiyesini reddederken kullandığı "görevden çıkarılma 1475/14
kapsamındaki haklı fesih gibidir" argümanı, AİHM'in Hamit Pişkin kararında
kesin bir dille reddedilmiştir. AİHM, KHK ile işten çıkarılmanın İş Kanunu'nun
normal prosedürlerine uyulmadan ve disiplin süreci işletilmeden yapıldığını,
dolayısıyla "haklı fesih" olarak nitelendirilemeyeceğini açıkça
belirtmiştir. Hatta bu fesihlerin "geçerli fesih" bile olmadığını
ifade etmiştir.
Hükümet ise AİHM deki Pişkin/Türkiye Davasında sunduğu savunmada KHK
ile işten çıkarmaların İş kanun 18.maddesindeki “geçerli fesih” olduğunu ileri
sürmüştür. (paragraf 23, 113, 116)
AYM kararlarında SGK'nın bu yorumunu doğrudan
"hukuka aykırı" olarak nitelendirmek yerine, farklı muamelenin
ayrımcılık olduğunu ve ihlalin kanundan kaynaklandığını vurgulamıştır. Bu
durum, AYM'nin SGK'nın yorumunun hukuki niteliğine ilişkin daha çekimser bir
dil kullandığını göstermektedir. Oysa AİHM, KHK ile görevden çıkarılmanın
niteliği konusunda çok daha net bir tavır sergileyerek, SGK'nın yorumunun
uluslararası insan hakları hukuku standartlarına aykırı olduğunu ortaya
koymuştur.
B. AYM Kararlarının İhlalin Kaynağına İlişkin
Yaklaşımı
AYM, ihlalin 5434 sayılı Kanun'un 89. maddesinin
mevcut halinden kaynaklandığını ve yasama organının düzenleme yapması
gerektiğini belirtmiştir. Bu yaklaşım, sorunun temelinde yatan kanuni
düzenlemeyi işaret etmesi açısından doğrudur. Ancak, AİHM’nin Hamit Pişkin
kararındaki tespitler, SGK'nın 5434/89. maddeyi yorumlama biçiminin de başlı
başına bir sorun teşkil ettiğini göstermektedir. Yani, sadece kanun maddesinin
kendisi değil, aynı zamanda bu maddenin idare tarafından nasıl yorumlandığı ve
uygulandığı da hak ihlallerine yol açmaktadır.
AYM'nin, SGK'nın KHK ile görevden çıkarılmayı
"haklı fesih" olarak değerlendirmesinin hukuki dayanağını doğrudan ve
açıkça sorgulamaması, AİHM’nin daha keskin tutumu karşısında eleştiriye
açıktır. Zira, SGK'nın bu yorumu, 5434 sayılı Kanun'un 89. maddesinin
uygulanmasında temel bir yanlış anlamaya dayanmakta ve KHK ile görevden
çıkarılanların haklarını haksız yere kısıtlamaktadır.
C. Aynı Durumdaki Kişiler Arasındaki Adaletsizlik ve
Hukuki Temelsizlik
KHK ile işten çıkartılan kişilerin emekli ikramiyesi
ödenmesinde 3 ayrı grup ortaya çıkmaktadır.
AYM'nin de tespit ettiği gibi, 23 yıl Emekli Sandığı +
2 yıl SSK hizmeti nedeniyle yani birleştirilmiş hizmeti nedeniyle ikramiye
ödenmeyen 1. grup, 25 yıl Emekli Sandığı hizmeti olan ve ikramiye ödenen 2.
Grup, bir de 61 yaşını ikmal ederek hizmet birleştirmesi olmaksızın emekli
olması nedeniyle ikramiyesi ödenen KHK’lı 3. Gruptur.
Bu ayrımcılık, AİHM’nin Hamit Pişkin kararındaki
"geçerli fesih bile değildir" tespitiyle birleştiğinde, SGK'nın
uygulamasının ne kadar keyfi ve hukuka aykırı olduğu daha net ortaya
çıkmaktadır.
AYM, bu adaletsizliği ayrımcılık yasağı ihlali olarak
değerlendirerek önemli bir adım atmıştır. Ancak, AİHM’nin KHK fesihlerinin
hukuki niteliğine ilişkin doğrudan tespiti, bu adaletsizliğin sadece bir
"ayrımcılık" meselesi olmaktan öte, temel bir hukuka aykırılık
meselesi olduğunu da göstermektedir.
V. Sonuç ve Öneriler
AYM'nin İrfan Yazıcı ve Fikret Aslan kararları ile AİHM’nin
Hamit Pişkin/Türkiye kararı birlikte değerlendirildiğinde, KHK ile görevden
çıkarılan ve hizmet birleştirmesi yapan kamu görevlilerinin emekli ikramiyesi
alamamasının hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırı olduğu
kesinleşmiştir. AYM, mülkiyet hakkı ve ayrımcılık yasağı ihlali tespitleriyle
önemli bir içtihat oluşturmuş, ancak AİHM’nin KHK ile görevden çıkarılmanın
hukuki niteliğine ilişkin doğrudan ve keskin değerlendirmeleri, SGK'nın
"haklı fesih" yorumunun hukuki dayanağını tamamen çürütmüştür.
Eleştirel olarak bakıldığında, AYM'nin kararlarında
SGK'nın "haklı fesih" yorumunun hukuka aykırılığını AİHM kadar
doğrudan ve açık bir şekilde ifade etmemesi, bu konuda daha çekingen bir
yaklaşım sergilediği izlenimini vermektedir. Oysa AİHM’nin tespiti, SGK'nın yorumunun sadece
bir "yorum" olmaktan öte, temel insan hakları standartlarına aykırı
bir uygulama olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, AYM'nin kararlarının,
ihlalin kanundan kaynaklandığı tespitiyle birlikte, SGK'nın hatalı yorumunu da
daha güçlü bir şekilde eleştirmesi gerektiği yönünde bir eleştiriye yol
açmaktadır.
Bu bağlamda, mevcut içtihatlar ışığında atılması
gereken adımlar şunlardır:
Yasama Düzenlemesi: AYM'nin de belirttiği gibi, 5434 sayılı Kanun'un
89. maddesinde, KHK ile görevden çıkarılan ve hizmet birleştirmesi yapan kamu
görevlilerinin emekli ikramiyesi haklarını güvence altına alacak şekilde acilen
yasal düzenleme yapılmalıdır. Bu düzenleme, SGK'nın hatalı yorumlarına mahal
vermeyecek netlikte olmalıdır.
SGK Uygulamalarının Gözden Geçirilmesi: SGK, AİHM’nin Hamit
Pişkin kararındaki tespitleri dikkate alarak, KHK ile görevden çıkarılmanın
"haklı fesih" olarak nitelendirilemeyeceği gerçeğini kabul etmeli ve
emekli ikramiyesi ret işlemlerini bu doğrultuda yeniden değerlendirmelidir.
Yargısal Süreçlerin Etkinleştirilmesi:
Dava Aşamasında Olanlar İçin: AYM ve AİHM kararları
gereği, devam eden davalarda yeniden yargılama yapılarak SGK'nın ret işlemleri
hukuka uygunluk açısından tekrar incelenmelidir.
Dava Açacak Olanlar İçin: KHK ile görevden
çıkarılan ve emekli ikramiyesi alamayan kişiler, AYM'nin bağlayıcı kararları
ile AİHM’nin Hamit Pişkin kararı emsal gösterilerek idari yargıda dava
açabilirler. İdari yargıda ret kararı alınması halinde, AYM'ye bireysel başvuru
yolu açıktır. Nihai olarak, AİHM yolu da bir çözüm mekanizması olarak
mevcuttur.
Sonuç olarak, KHK ile görevden çıkarılan kamu
görevlilerinin emekli ikramiyesi hakkı, hem ulusal hem de uluslararası hukukun
güvencesi altındadır. SGK'nın "haklı fesih" yorumu, AİHM’nin kararıyla ve
Hükümetin AİHM gönderdiği savunma ile kesin olarak çürütülmüş olup, AYM'nin
kararları da bu hakkın ihlal edildiğini açıkça ortaya koymuştur. Bu durum,
yasama organının acil düzenleme yapmasını ve idari makamların hukuka uygun
hareket etmesini zorunlu kılmaktadır.
Kaynakça
Kanunlar:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU (Kanun No:
5434)
İŞ KANUNU (Kanun No: 1475)
İçtihatlar:
AYM – İrfan Yazıcı Kararı (B. No: 2020/9559,
13/3/2025)
AYM Genel Kurulu'nun Fikret Aslan kararı (B. No:
2019/41241, 25/2/2025)
AİHM – Hamit Pişkin/Türkiye kararı (B. No: 33399/18,
15.12.2020)
AİHM – Fábián/Macaristan (B. No: 78117/13)
AYM – Hulusi Yılmaz (B. No: 2017/17428, 1/12/2022)